Blog Image

havadan sudan [blog, writing, travel, yoga]

free your mind...

2006 yılında havadansudan.azbuz.com adresinde yayınlamaya başladığım yazılarımı buraya taşıdım. Devamı da var :-)

Su Ol!

Gözüme Takılanlar Posted on Thu, January 17, 2013 13:47:17

Bruce Lee said it best,

“Be like water making its way through cracks. Do not be assertive, but adjust to the object, and you shall find a way around or through it.

Empty your mind, be formless. Shapeless, like water.

If you put water into a cup, it becomes the cup. You put water into a bottle and it becomes the bottle. You put it in a teapot it becomes the teapot. Now, water can flow or it can crash.

Be water, my friend.”



Tanzimat Döneminde Roman

Aklıma Takılanlar Posted on Thu, January 10, 2013 00:09:46

Bu hafta sonu evden dışarı adımımı atmamamın ödülü bitirdiğim iki roman oldu: Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası ve Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey ile Rakım Efendi kitapları. İkisi de birbirinden güncel ve keyifli idi. Lafı çok uzatmadan bu romanlardan aklımda kısa kısa neler kaldı onları burada paylaşmak isterim.

Araba Sevdası:

– İstanbul’da o zamanlar pek meşhur Belle Helene operası çalınırmış.

– Bütün mirasyediler gibi Bihruz Bey de servetini, yemekle bitmez tükenmez zannederdi.

– Fransızca konuşmak marifetmiş o zaman.

– Bihruz Bey devamlı kendi kendine gelin güvey olmuş.

– Alaturka saat günümüz saatinden farklıdır. Hava kararınca saat 12 olmuş demektir.

– Kitabın sonunda imana gelen Bihruz Bey Periveş Hanım hakkındaki gerçeği de öğrenir.

– İlk realist Türk romanı.

– Eskiden kalemlerde çalısanlar işe pek uğramazlarmış. Ne güzel işmiş 🙂

– Araba Sevdası değişik markalar BMW, Porsche, Ferrari etc. adı altında devam etmekte günümüzde, Fransızca yerine artık İngilizce kelimeler kullanıyoruz.

Felatun Bey ile Rakım Efendi:

– Doğru batılılaşma nasıl olmalıdır?

– Azimli Rakım Efendi, 100 altına kendine esir (daha doğrusu cariye) satın alır.

– O yıllarda Tophane’den Kağıthane’ye kadar kayıkla gitmek mümkündür.

– İngilizler çocuklarına Türkçe ders aldırır.

– Rakı içmek makbuldur.

– Herkes Rakım Efendi’ye aşıktır.



Slow down…

Yaşadıkça Yoga Posted on Fri, October 12, 2012 14:03:52

Yoga helps us to slow down and to slow down during yoga helps… To feel and enjoy every posture and every second… Why don’t we do that in life? Why are we in a hurry all the time?!



nasıl yapsak da evrenle barışsak?!

Günü Yakalamaca Posted on Thu, October 04, 2012 09:10:52

“İstemek olmanın yarısıdır.” diyor pek çok akıllı adam ve okuduğum kitabın kapağı. Ama nasıl? Sayfaları çevirmeye devam ediyorum, bir taraftan bu soru ve daha nicelerinin yanıtlarını bulmayı umarak…

“Evrenden Torpilim Var” 2009 yılında basılmış, bir Aykut Oğut kitabı. Ön sözde umarım bu kitabı bir daha okumaya ihtiyaç duymazsınız diye temenni eden yazar beni kalbimden vuruyor. Bu kitap, bir kere okunduktan sonra kitaplığımızda süs ola!

Sayfalar dolusu felsefe yapıp, lafı uzatmadan hayatın amacını ilk bölümde yazıyor Aykut Oğut: “hayatın tek amacı deneyimlemek ve keyif almaktır.” Oh be, öğrendik rahatladık, kitabın geri kalanını gerçekten merak ettiğimiz için okuyabiliriz artık.

Evrenle konuşabildiğimiz tek dil ENERJİ! Bir şey olsun diye kırk kere söylemek o yüzden yeterli olmuyor, evren dilimizi bilmiyor. Tüm kalbimizle isteyince o yüzden oluyor çünkü o zaman enerji diliyle iletişim kurabiliyoruz evrenle.

Enerji yayan bir verici insanoğlu, yaptığı yayının frekansına farkında olmadan kendi karar veren. Televizyondaki evlilik programlarında bozuk plak gibi tekrarlanan elektrik alamadım mesajında doğruluk payı var aslında.

Nasıl mi? Her birimiz birer mıknatıs olarak çalışıyoruz, kendi frekansımız ile aynı frekanstaki herkesi, her şeyi kendimize çekiyoruz. İşte yazarın bahsettiği evrenin çekim yasası bu kadar basit bir prensibe dayanıyor.

10 gram güven, 1 kaşık istek, 250 gram kararlılık başarının formülü! Sahip olmama durumundan sahip olmaya geçebilmek için yayını yani frekansı değiştirmek yeterli. O zaman para parayı gerçekten çekiyor. Evren rüşvet kabul etmiyor ama torpil yapıyor.

Enerjinin bizim anlayabileceğimiz şekle dönüşmüş hali DUYGU’dur. Duygularınızı ölçerek frekansınızı nasıl değiştireceğinizi düşünmeye başlayarak bile geminin dümenini elinize almış oluyorsunuz, ilk adımla başlıyor yolculuk Konfiçyüs’ün dediği gibi.

Suya atılan taş misali duygu ve düşüncelerimiz evrene dalga dalga yayılıyor. Gülümse-Odaklan-Değiştir metodunu tavsiye ediyor yazar. Sadece bir şeyin eksikliğini hissedince kıyaslama yaptığımızı ve sinir ve öfkenin aslında korkunun şekil değiştirmiş halleri olduğunu hatırlatarak.

Değişim yolunda karşımıza çıkan en büyük engel kendimiz yani EGO’muz. EGO eşittir “gizli düşünceler”. EGO eşittir çocuklukta farkında olmadan alınan kararlar. EGO eşittir korkularla geçmişte ve/veya gelecekte takılı kalakalmak. EGO eşittir enerji akışına karşı gösterilen direnç.

Her gün sahip olduğumuz ve olmak istediğimiz herşey için “Şükretme Egzersizi”, hoşumuza gitmeyen ufak şeyleri gözardı edebilme yetisi “Çatallama”, EGO’yu ikna edebilmek için “EGO ile Konuşma”, hadı hayırlısı diyerek bazı işleri evrene yani “İşleri Asistanınıza Yükleme Egzersizi”, görselleştirme için “Yaratım Panosu” ve sıkışıp kaldım duygusu (kal) geldiğinde “Odak Değiştirme” kitapta önerilen egzersizlerden.

Hayat bir yarış değil. Evren de kimseye karşı değil. O yüzden kendiniz için isteyin. İstediğiniz şeylerin sizde olmadığının sinyallerini değil, sizinmiş gibi varsayarak hissettiğinizde içinizde oluşan sinyalleri evrene gönderin. Siz ne istediğinizi iyi bilin, doğru siparişi geçin evrene. Evren de size getirsin ve evrenle barışın gitsin artık 🙂



« PreviousNext »