Blog Image

havadan sudan [blog, writing, travel, yoga]

free your mind...

2006 yılında havadansudan.azbuz.com adresinde yayınlamaya başladığım yazılarımı buraya taşıdım. Devamı da var :-)

To kill a mocking bird by Harper Lee

Ordan Burdan Şurdan Posted on Thu, August 09, 2012 18:26:31

Uzun
zamandır okuduğum en güzel kitaplardan biri… Tadı hala belleğimde kaldı
diyebilirim. Kitabı, Amerika tatilimin son günlerinde bir kitapçıda teyzem
elime tutuşturmuştu. Bak bu kitabı muhakkak okumalısın diyerek. Ben de onun
zevkine güvenerek, satın aldığım diğer kitaplar yığınının bir parçası
yaptım. Geçen hafta evime döndüm. Kitaplığımda yerini aldı kitap ama ne
zaman ona sıra geleceği meçhuldu ya neyse.

Geçenlerde
Berlin Film Festivali’nde bir türlü seyredememiş olduğum Capote adlı filmi
seyrettim. Filmde Nelle isimli bir karakter vardı. İlk başlarda hiç aklıma
gelmezdi ki Nelle, bu kitabın yazarı Harper Lee olsun. Filmin bir yerinde
Nelle’nin ilk kitabının basıldığından bahsediliyordu. Merakım kabardı. Öğrendim
ki bu kitap “To Kill a Mockingbird”den başkası değil. Harper Lee’nin
ilk ve ne yazık ki tek kitabı. İnsan bu kitabi okuduktan sonra diyor ki içinden
“Niye başka kitaplar yazmadın Harper Lee? Mahrum bıraktın bizi yazdıklarını
okuma zevkinden.”

Aynı
günlerde, Texas’tan aldığım kartpostallara bakıyordum. Bir tanesinin üzerinde,
Texas: a lone star state ve state bird: Mockingbird yazıyordu. Daha önce mockingbird diye bir kuşun adını
duymamış olan ben, soluğu internette aldım ve Türkçe adını bulmaya çalıştım. Maalesef
bu kuş Türkiye’de yaşamadığı için Türkçe sözlüklerde yerini almamış. Hatta
kitabın Türkçe çevirisi yapılırken bülbül ismi kullanılmış. Bülbüle benzese de mockingbird,
bülbül değilmiş. Kitabın içinde mockingbird’e dair birkaç satır var. Diyor ki
Harper Lee; mockingbird hiç kimseye zararı olmayan, söylediği şarkılarla
insanlara mutluluk veren ufacık bir kuş. Kitaptaki Atticus(baba) karakteri çocukları
Jem ve Scout’a sıkı sıkı tembihliyor: bir mockingbird’ü öldürmek en büyük günahlardan
biridir diye.

Harper
Lee, bu romanı 1960 senesinde yazmış. Otobiyografik öğeler taşıdığı söyleniyor.
Yazarın kendisi de Alabamalı ve roman da Alabama’da Maycomb diye bir yerde
geçiyor. Hatta babasının gercek adı Frances Finch Lee’yi kitaptaki baba
karakteri Atticus Finch olarak kullanmaktan da geri kalmamış. Kitap, 1961 yılında
Pulitzer ödülüne layık görülmüş ve hemen bir yıl sonra ise filme alınmış.

Kitap hakkında daha fazla bilgi için:

http://en.wikipedia.org/wiki/To_Kill_a_Mockingbird

Tek kelimeyle bir Amerikan edebiyatı şaheseri… Küçük bir kız çocuğunun gözünden
olaylar o kadar güzel anlatılmış ki, insan daha ilk sayfalarda kendini kitabin
içinde hem de tam ortasında buluveriyor. Yazmadan geçemeyeceğim:
koskocaman bir kalbi olan Boo Radley karakteri kitap boyunca ortalıklarda
görünmese de sanırım beni en çok etkiyenlerden biri…

Bu yazı, ilk defa 02/10/2006 tarihinde
havadansudan.azbuz.com’da yayınlandı.



“Never Let Me Go” by Kazuo Ishiguro

Ordan Burdan Şurdan Posted on Tue, August 07, 2012 16:23:12


Geçen hafta, Berlin’in önemli kitabevlerinden biri
olan Dussmann’da geziniyordum. Geziniyordum demem tevekkli değil çünkü o kadar
büyük bir yer ki tüm bir günü orda gezinerek geçirmemek işten değil. Gününün en az 2 saatini metroda geçiren her
büyük şehirli insan gibi ben de bu zamanlari nasıl değerlendirsem diye düşünüp
kitap okumada karar kıldım. Bu nedenle, kitapçıda İngilizce kitaplar bölümüne
yöneldim. Tesadüfen bu kitapla karşılaştım. Daha önce Kazuo Ishiguro’nun hiçbir
kitabını okumamış olmanın ötesinde, bu yazarın ismini bile duymamıştım açıkcası.
Ancak kısa zamanda beni etkileyen kitaplar/yazarlar listesine girmeyi başardı.

Synopsis
Kathy, Ruth and Tommy were pupils at Hailsham – anidyllic establishment
situated deep in the English countryside. The children there were tenderly
sheltered from the outside world, brought up to believe they were special, and
that their personal welfare was crucial. But for what reason were they really
there? It is only years later that Kathy, now aged 31, finally allows herself to
yield to the pull of memory and try to make sense of the past. What unfolds is
an extraordinarily powerful story in which Kathy, Ruth and Tommy slowly come to
realise that it is their seemingly happy childhood that has haunted them ever
since, even tainting their adult lives. Part love story, part mystery,
“Never Let Me Go” is a uniquely beautiful and troubling novel, charged
throughout with a profound emotional depth.

Bence: Kazuo’nun bu romanı henüz Türkçe’ye çevrilmemiş.
Orijinalinin dili o kadar sade, etkileyici ve güzel ki. Umarım çevrilirse de
hünerli ellerden güzel bir çevirisi yapılır. Kitapta beni etkileyen
fantastik bir biçimde sunulan organ bağışı ve bunun için yetiştirilen
donorlardan ziyade onların hisleri ve yaşadıklarının bu kadar samimi ve doğal
anlatılmasıydı. Sanırım romanda adı geçen Hailsham bir nevi beni lise yıllarıma
götürdü. Hayatımın bu dönemini yatılı bir lisede geçirmiş olduğum için bazı olaylarda
ortak bir yan hissettim. Çok dokunaklı bir roman ve Kazuo’nun diğer romanlarını
okumak için sabırsızlanıyorum.

Dipnot: Kazuo’nun çok ses getirmiş ve Hollywood
tarafından filme de aktarılmış romanlarından birisi “The Remains of the
Day”, aklınızda bulunsun…

Bu yazı, ilk defa 26/08/2006 tarihinde havadansudan.azbuz.com’da yayınlandı.



« Previous