“İstemek olmanın yarısıdır.” diyor pek çok akıllı adam ve okuduğum kitabın kapağı. Ama nasıl? Sayfaları çevirmeye devam ediyorum, bir taraftan bu soru ve daha nicelerinin yanıtlarını bulmayı umarak…
“Evrenden Torpilim Var” 2009 yılında basılmış, bir Aykut Oğut kitabı. Ön sözde umarım bu kitabı bir daha okumaya ihtiyaç duymazsınız diye temenni eden yazar beni kalbimden vuruyor. Bu kitap, bir kere okunduktan sonra kitaplığımızda süs ola!
Sayfalar dolusu felsefe yapıp, lafı uzatmadan hayatın amacını ilk bölümde yazıyor Aykut Oğut: “hayatın tek amacı deneyimlemek ve keyif almaktır.” Oh be, öğrendik rahatladık, kitabın geri kalanını gerçekten merak ettiğimiz için okuyabiliriz artık.
Evrenle konuşabildiğimiz tek dil ENERJİ! Bir şey olsun diye kırk kere söylemek o yüzden yeterli olmuyor, evren dilimizi bilmiyor. Tüm kalbimizle isteyince o yüzden oluyor çünkü o zaman enerji diliyle iletişim kurabiliyoruz evrenle.
Enerji yayan bir verici insanoğlu, yaptığı yayının frekansına farkında olmadan kendi karar veren. Televizyondaki evlilik programlarında bozuk plak gibi tekrarlanan elektrik alamadım mesajında doğruluk payı var aslında.
Nasıl mi? Her birimiz birer mıknatıs olarak çalışıyoruz, kendi frekansımız ile aynı frekanstaki herkesi, her şeyi kendimize çekiyoruz. İşte yazarın bahsettiği evrenin çekim yasası bu kadar basit bir prensibe dayanıyor.
10 gram güven, 1 kaşık istek, 250 gram kararlılık başarının formülü! Sahip olmama durumundan sahip olmaya geçebilmek için yayını yani frekansı değiştirmek yeterli. O zaman para parayı gerçekten çekiyor. Evren rüşvet kabul etmiyor ama torpil yapıyor.
Enerjinin bizim anlayabileceğimiz şekle dönüşmüş hali DUYGU’dur. Duygularınızı ölçerek frekansınızı nasıl değiştireceğinizi düşünmeye başlayarak bile geminin dümenini elinize almış oluyorsunuz, ilk adımla başlıyor yolculuk Konfiçyüs’ün dediği gibi.
Suya atılan taş misali duygu ve düşüncelerimiz evrene dalga dalga yayılıyor. Gülümse-Odaklan-Değiştir metodunu tavsiye ediyor yazar. Sadece bir şeyin eksikliğini hissedince kıyaslama yaptığımızı ve sinir ve öfkenin aslında korkunun şekil değiştirmiş halleri olduğunu hatırlatarak.
Değişim yolunda karşımıza çıkan en büyük engel kendimiz yani EGO’muz. EGO eşittir “gizli düşünceler”. EGO eşittir çocuklukta farkında olmadan alınan kararlar. EGO eşittir korkularla geçmişte ve/veya gelecekte takılı kalakalmak. EGO eşittir enerji akışına karşı gösterilen direnç.
Her gün sahip olduğumuz ve olmak istediğimiz herşey için “Şükretme Egzersizi”, hoşumuza gitmeyen ufak şeyleri gözardı edebilme yetisi “Çatallama”, EGO’yu ikna edebilmek için “EGO ile Konuşma”, hadı hayırlısı diyerek bazı işleri evrene yani “İşleri Asistanınıza Yükleme Egzersizi”, görselleştirme için “Yaratım Panosu” ve sıkışıp kaldım duygusu (kal) geldiğinde “Odak Değiştirme” kitapta önerilen egzersizlerden.
Hayat bir yarış değil. Evren de kimseye karşı değil. O yüzden kendiniz için isteyin. İstediğiniz şeylerin sizde olmadığının sinyallerini değil, sizinmiş gibi varsayarak hissettiğinizde içinizde oluşan sinyalleri evrene gönderin. Siz ne istediğinizi iyi bilin, doğru siparişi geçin evrene. Evren de size getirsin ve evrenle barışın gitsin artık 🙂