Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ının ilk cümlesi “Bir gün bir kitap okudum
ve bütün hayatım değişti” Barselonalı Daniel Sempere için Julian Carax
adlı kimsenin bilmediği bir yazarın Rüzgarın Gölgesi adlı kitabını
okumasıyla gerçek olur. Kitap içinde kitaplardan oluşan Rüzgarın Gölgesi
(La Sombra Del Viento) kurgu, dili kullanımı ve anlatımı çok başarılı
olan İspanyol yazar Carlos Ruiz Zafon’un dünyanın pek çok ülkesinde ses
getirmiş bulmaca gibi bir kitabı aslında…

1945’te faşistlerin
elinde olan Barselona’da geçen dokunaklı bir aşk hikayesinin içine
gerilim/polisiye ögeler öyle güzel serpiştirilmiş ki Barselona’yi
hayatınızda hiç ziyaret etmemiş bile olsanız, olaylar sizi şehrin
sokaklarında sürüklerken bir de bakıyorsunuz ki sonsuz keyifle
okuduğunuz kitabı yarılamışsınız, hatta bitirmek üzeresiniz. Ana
kahramanlardan biri olan Daniel’in Unutulmus Kitaplar Mezarlığı’na
babasıyla yaptığı ziyarette, Julian Carax adlı gizemli bir yazarın aynı
adlı kitabını seçmesiyle başlıyor her şey…

Sizin okuma
yolculuğunuz devam ederken Daniel’in de Julian’in hayatını adım adım
keşfettiği yolculuğu sürüyor. Sonra bir bakıyorsunuz Daniel Julian
olmuş, Julian ise Daniel… Henüz “Ayna içinde ayna var” diyemeden,
olanların hiç birinin tesadüf olmadığını ve roman karakterlerinin
yollarının kesişmesinin hayatın döngüsü içinde kaçınılmaz olduğunu fark
ediyorsunuz. Ve sonra soruyorsunuz kendinize Julian ile Daniel’i
birbirine bağlayan Viktor Hugo’nun olduğu rivayet edilen dolma kalem
gibi acaba beni başka insanlara görünmeyen iplerle bağlayan neler var
hayatımda diye…

Bu yazı, ilk defa 20/8/2009 tarihinde havadansudan.azbuz.com’da yayınlandı.