Kundera, bütün yapıtları
arasında en çok Gülünesi Aşklar’i büyük keyif ve zevkle yazmış olduğunu söylese
de, ben okuduğum kitapları arasında bana en çok keyif vereni olduğunu söyleyemeyeceğim
maalesef. Yedi öyküden oluşan bu kitap aşk, yalan ve yanılsama temaları üzerinde
tekrar tekrar durmakta. Bu öykülerin 1958-1968 yılları arasında yazılmış olması,
o dönemin yanılsamalarıyla günümüzün yanılsamaları arasındaki farkları ortaya
koymakta kanımca.
Kitap boyunca farklı kişilerin
kimlik sorunları benzer bir şekilde sunuluyor. Kundera’nın kurduğu bu benzerlik
cinsellikten ve erotizmden başka bir şey değil. Mesela, çok genç ve çok güzel
karıları olan orta yaşlı erkeklerin eşlerini aldatma istekleri hikayelerin pek çoğunda
karşımıza çıkıyor. Daha çok olaylara dayalı bir anlatım yolu izlese de
Kundera’nın bu kitabı insanda Prag’a gitme isteği uyandırıyor. Kitapta
Kundera’nın kendi hayatından izler bulmak da pek mümkün. Örneğin bir
hikayesinde üniversite’de öğretim görevlisi olan bir adam baş karakter. İnsanın
hemen aklına Kundera’nın kendisinin de bir zamanlar Çek Sinema Akademisinde öğretim
görevlisi olarak çalışmış olduğu geliyor.
Bir hikaye var kitapta, sanırım sondan bir önceki: 10 yıl sonra Doktor
Havel. Hikayenin bir yerinde Kundera’nin gözlem gücüne öyle hayran
oldum ki, adeta hafızama kazındı orada geçen bir sahne. Doktor Havel’in
kitaptaki pek çok erkek karakter gibi genç, güzel ve de üstelik film artisti
olan bir karısı var. Doktorumuz zamanla yaşlandığı için pek çok sağlık
problemleriyle uğraşmak zorunda kalıyor. Fakat bu o’nun sürekli çevredeki kadınlarda
olan gözünü ve onlarla birlikte olma isteğini azaltmıyor. Doktor Havel günün
birinde kendini bir tedavi merkezi olan kaplıcada buluyor. Fakat
orada öylesine yalnız ki. Etraftaki kadınların hiç biri ona ilgi göstermiyor. Havel
bu durumu yaşlanmış ve artık kadınlar tarafından çekici bulunmuyor olmasına bağlıyor.
Bu duygu, onu genç ve güzel karısına daha da yaklaştırıyor. Hemen telefona sarılıyor
ve karısını tedavi merkezine onu ziyarete gelmesi için ikna ediyor. Hikayenin
devamında neler olduğunu tahmin etmek pek de zor değil. Genç, güzel sinema
oyuncusu eş Havel’i ziyarete geliyor elbette. Havel büyük bir gayretle eşini
herkese gösteriyor. Birlikte olduğumuz insanlar bizim kendi değerimizi artırır
mı? Havel’e göre evet. İnsanlardan bu yolla daha fazla ilgi görmesinin dışında
doktorumuz artık tedavi merkezindeki genç ve güzel kadınların hepsine ulaşabiliyor.
Hatta pek çoğu onunla birlikte olabilmek için can atıyor. Neden mi? Alın size
bir yanılsama daha: insan kurduğu ilişkiler yoluyla kendini onlar gibi olmaya
yeltendiği başka insanlarla eşitlediğini düşünüyor. Aynı Havel’in çevresindeki
kadınların Havel ile birlikte olduklarında onun sinema oyuncusu karısı ile eşit
olacaklarını düşünmeleri gibi… Havel mi kim? O sadece bir araç… Ama bilerek
ama bilmeyerek bu yanılsamadan kendine fayda çıkaran bir insanoğlu…
Bu yazı, ilk defa 27/11/2006 tarihinde havadansudan.azbuz.com’da yayınlandı.