İlk romanı Olasılıksız ile okuyanları kalemine ve zekasına hayran
bırakmış olan New York’lu Adam Fawer’in ikinci romanı Empati’yi bir
solukta bitirdim. Gerçekten de beni soluk soluğa bıraktı, altıyüz küsür
sayfa. Yazarın bu sefer lafı neden bu kadar dolandırdığını anlamak
maalesef pek mümkün değil. Maalesef tadı damakta kalan cinsten olmamış
bu kitabı, her ne kadar orijinali basılmadan Türkçe çevrisinin
yayınlanmış olması ulus olarak onurumuzu okşasa da.

Kendi
kararlarımızı vermekte özgür müyüz? Ya arzularımız? İsteklerimizi ne
kadar kontrol etmeye muktediriz? Eğer isteklerimizi kendimiz tam
anlamıyla kontrol edemiyor isek, başkaları bizi isteklerimizi manipüle
ederek yönlendirebiliyor mu? Kitleleri peşinden sürükleyebilen kişiler;
liderler, politikacılar vb. gerçekten özel yeteneklere sahip insanlar
mı? Kalp gözü, üçüncü göz, altıncı his gibi duygulara dayalı beceriler
gerçekten var mı?

Empati çok genel anlamda kişinin kendisini
karşısındaki kişinin yerine koyarak, onun duygularını kendi içinde
simüle edebilmesidir. Bilim adamlarına göre bu yetiyi beynimizdeki ayna
nöronlarına borçluyuz. Ayna nöronları karşımızdaki insanın
hareketlerinden onun amacını ve hissettiklerini anlamamız ve de empati
kurabilmemizi mümkün kılıyor.

Kitap kahramanlarının ayna
nöronları doğuştan diğer insanlarınkinden üstün. Bu sayede diğer
insanların zihnine girip onların duygularını okuyabiliyorlar. Okumakla
kalmayıp, bu duyguları değiştirebiliyorlar da. Yazarın iddiası, ABD’nin
bu konuda günümüze kadar pek çok deney yaptığı, elektromanyetik alanlar
ve çeşitli kimyasallar kullanarak kitleler üzerinde manipülasyon
yapabilme gücüne sahip olduğunu düşünmek insanın tüylerini ürpertiyor. İşte o zaman küçük bir şüphe tohumu düşüyor: istediklerim gerçekten
benim isteklerim mi yoksa bir başkasının mı?

Bu yazı, ilk defa 23/7/2008
tarihinde havadansudan.azbuz.com’da yayınlandı.