Yeni dünyada ilk ayak bastığım yer sanırım Kristof
amcanınkine epey yakındı. New Jersey Newark havalimanına uçak inişe geçtiği sırada
pek de heyecanlı değildim. Çünkü doğduğum ülkedekine çok benzer kaotik bir
manzara vardı aşağıda. Kabul ediyorum, özgürlük heykelini falan görmeyi
beklemiyordum uçaktan, ama uzun süre Almanya’da vakit geçirince insan her şeyi
daha bir düzenli görmeye alışıyor.

Pekçok insan için yeni dünya yeni bir maceradan çok bir
hayal, belki de bir rüya vaat ediyor olmalıymış ki “American Dream”
diye bir fenomen ortaya çıkmış. Fakat benim için
Newark havalimanına ayak bastığım andan itibaren
Amerika “Hi! How are you doing?” diye beni selamlarken gözlerini
gözlerimden kaçırmayan insanların ülkesi oldu. Bu kadar basit görünen bir
durumun benim için nasıl bu kadar büyük bir anlam ifade ettiğini anlayabilmesi
için kişinin Almanya’da en az iki sene ikamet etmesi gerekmektedir.

Birbirini tanımayan insanların birbirlerine söyledikleri “Hi! How are you
doing?” cümlesinin “Ben seni görmezlikten gelmiyorum, sen var
olmaktasın ve ben de bunu kabul ediyorum.” mesajini taşıdığının sanırım
Amerika’da yaşamakta olan nüfusun büyük bir çoğunluğu farkında değil. Belki
psikologlar yahut düşünürler bu konuda kafa yormuşlardır. Ancak görünen o ki
topluma, her nasıl adlandırırsak adlandıralım kültüre bu davranış biçimi yerleşmiş,
bir nevi gelenek olmuş Amerikalılar için.

Amerikalılar hiç bir zaman çevrelerindeki insanları görmemezlikten
gelebilme konusundaki Almanların sahip oldukları üstün yeteneklere sahip
olamayacak olsalar da bütün bir millet olarak sundukları “Hi! How
are you doing?” fenomeninden ibaret değil elbette. Türk kültüründe olduğu
gibi bazı kültürlerde konuşkan olmak çok pozitif bir özelliktir. Amerika halkı
için de insanın içinden “bak bak maşallah ne konuşkan millet bunlar”
diyesi geliyor. 40 saatten fazla süren uçak yolculuklarım boyunca yolda okumak üzere
yanıma aldığım bilumum kitap ve derginin üç beş sayfasından fazlasını okumak
nasip olmadı. Almanya’da bu kadar süre seyahat etseydim sanırım en az 7-8 kitap
bitirmiş olurdum.

Sözün özü: bazen de ne çok okuyan ne çok gezen, çok-konuşan-ve-çok-dinleyen
daha çok biliyor!

Bu yazı, ilk defa 17/10/2006 tarihinde havadansudan.azbuz.com’da yayınlandı.