“The Science of
Sleep” by Michel Gondry: Tamam, kabul ediyorum sinema uzmanı değilim, bu
film beni Amelie gibi kalbimin orta yerinden de vurmadı ama uzun zamandır
seyrettiğim en ilginç, en tuhaf, en eğlenceli filmdi diyebilirim. Gael Garcia
Bernal’in adını da bu akşam bu filmi izleyinceye kadar da duymamış hatta Amores
Perros’ta oynadığından da dolayısıyla bihaberdim. Şimdi Amores Perros’u
seyretmek için daha da büyük bir istek ve merak duyuyorum.
Bu akşam, bu filmi seyretmek
için biletlerimizi almadan önce bir grup insan hiçbirimiz filmin hangi dilde
olduğunu bilmiyorduk. Koltuklarımıza yerleşip, film İngilizce başlayınca
hepimiz şöyle bir derin oh çektik. Ardından Fransızca konuşmalar başladı.
Stephane’in İspanyolca aksanlı Fransızcası daha filmin başında bile o
kadar güzel geliyordu ki kulağa.
Filmin konusuna gelince:
Meksika’da birlikte yaşadığı babasının ölmesi üzerine annesinin ısrarlarıyla,
utangaç ve kendine güveni olmayan Stephane Paris’te ufak bir apartman
dairesinde yaşamaya başlar. Stephane, yan dairesine taşınan Stephanie’ye karşı
bir şeyler hissettiğini fark eder. Gerçek hayatta duygularını kontrol etmek
için mücadele içinde olan Stephane, uykusunda kendisini düşler ülkesinde bulur.
Biraz zaman ve alıştırma ile rüyalarındaki olayları kendi amaçları için kontrol
etmesini öğrenir…
Filmin pek çok yerinde
olayların gerçek mi hayal mi olduğunu anlayamadım. Fena halde kafam karıştı.
Gerçi, gerçek veya hayal olmasını biliyor olmak çok da önemli değil.
Stephane’in Stephanie’ye söylediği bir cümle var insanı derinden etkiliyor.
“Everybody is boring but you are different.” Sanırım şu çok komplike
ve aynı zamanda da basit olan aşkın tanımı bu cümlede gizli.
Filmi seyrederken,
insan var olmayan (yahut hayallerde olan) golden the pony boy’unu tamir edip
tekrar koşmasını sağlayacak kadar ince düşünceli biriyle karşılaşabilmeyi
diliyor. Yönetmen, mucizeler yaratmış film boyunca. İnsanı bir ağlatıp bir
güldürmesinin yanı sıra aşkla ilgili sorularla başbaşa bırakıyor,
duyguları harekete geçiriyor. Tüm samimiyetimle söylüyorum: Stephane gibi biriyle karşılaşamasam
bile onun o kendi tasarımı takviminden bir tane odamda olsun çok isterim. It
definetely changed my life… Close your eyes! Open your heart!
Bu yazı, ilk defa 11/10/2006 tarihinde
havadansudan.azbuz.com’da yayınlandı.