Blog Image

havadan sudan [blog, writing, travel, yoga]

free your mind...

2006 yılında havadansudan.azbuz.com adresinde yayınlamaya başladığım yazılarımı buraya taşıdım. Devamı da var :-)

Don’t look back…

Aklıma Takılanlar Posted on Thu, August 09, 2012 18:50:01

İnsanın
hayatında belli anlar oluyor, işte o anlarda dönüp arkaya bakmamak gerek. Hani
masallarda olur ya, o sihirli yaratıkla bir kez gözgöze gelirsen, artık kötü
büyü hep üzerindedir. Ne kadar kaçsan da nafile, ondan kurtulamazsın. Seni taşa
çevirmemiş bile olsa, kötü bir yaratıktır arkanda bıraktığın sen ondan
uzaklaşmaya çalışırken. Harry Potter’ın sihirlerle ve büyülerle dolu gizemli
dünyasından söz etmiyorum. Bazen içimden geçiriyorum da orda yaşasaydım, pek çok
şey benim için çok daha kolay olurdu. En azından kuralları çizilmiş bir dünyadan
bahsediyoruz…

Şu
anda nefes almakta olduğumuz yerin kuralları o kadar da net değil. Sürprizlerle
dolu oluyor bize hediye edilen her yeni gün, her yeni saat, her yeni dakika. Karamsar
ve mutsuz olmak istediğin zaman olabiliyorsun, bu da sana verilmiş bir hediye.
Ancak mutluluklar için biraz emek harcamak gerekiyor veya kendini evrenin
ruhuna teslim etmek. Birkaç saat önce, evime 10 dakika uzaklıktaki sarayın bahçesine gittim ve göl
kıyısında oturup ördeklerin sabah merasimlerini seyrettim. Bazıları kurulanırken,
bazıları ise banyo yapmaktaydı. Tıpkı bazılarımız ayaktayken bazılarımızın
uyuması gibi…

Sadece birkaç hafta önce, o zaman bana göre dünyanın merkezi olan yerden yani
yaşadığım yerden çok uzaklardaydım. Berlin’de gece iken orda gündüzdü, Berlin
üşürken orası yanıyordu sıcaktan, Berlin yeşilken orası çöldü. Ama ikisinin de
ortak bir yanı vardi benim için. İkisi de, yılın 12 ayı o kadar yalnızdı ki. O
yüzden artık gözleri ileriye doğru yöneltme zamanı… Arkadakileri görmek için çok
geç oldu, saat gece yarısını geçti, herkes evine çekildi. Bazıları karşı
pencereleri seyrediyor, bazıları bir kitaba dalmış, bazıları da çoktan
uykuya…

Bu yazı, ilk defa 02/10/2006 tarihinde havadansudan.azbuz.com’da yayınlandı.



To kill a mocking bird by Harper Lee

Ordan Burdan Şurdan Posted on Thu, August 09, 2012 18:26:31

Uzun
zamandır okuduğum en güzel kitaplardan biri… Tadı hala belleğimde kaldı
diyebilirim. Kitabı, Amerika tatilimin son günlerinde bir kitapçıda teyzem
elime tutuşturmuştu. Bak bu kitabı muhakkak okumalısın diyerek. Ben de onun
zevkine güvenerek, satın aldığım diğer kitaplar yığınının bir parçası
yaptım. Geçen hafta evime döndüm. Kitaplığımda yerini aldı kitap ama ne
zaman ona sıra geleceği meçhuldu ya neyse.

Geçenlerde
Berlin Film Festivali’nde bir türlü seyredememiş olduğum Capote adlı filmi
seyrettim. Filmde Nelle isimli bir karakter vardı. İlk başlarda hiç aklıma
gelmezdi ki Nelle, bu kitabın yazarı Harper Lee olsun. Filmin bir yerinde
Nelle’nin ilk kitabının basıldığından bahsediliyordu. Merakım kabardı. Öğrendim
ki bu kitap “To Kill a Mockingbird”den başkası değil. Harper Lee’nin
ilk ve ne yazık ki tek kitabı. İnsan bu kitabi okuduktan sonra diyor ki içinden
“Niye başka kitaplar yazmadın Harper Lee? Mahrum bıraktın bizi yazdıklarını
okuma zevkinden.”

Aynı
günlerde, Texas’tan aldığım kartpostallara bakıyordum. Bir tanesinin üzerinde,
Texas: a lone star state ve state bird: Mockingbird yazıyordu. Daha önce mockingbird diye bir kuşun adını
duymamış olan ben, soluğu internette aldım ve Türkçe adını bulmaya çalıştım. Maalesef
bu kuş Türkiye’de yaşamadığı için Türkçe sözlüklerde yerini almamış. Hatta
kitabın Türkçe çevirisi yapılırken bülbül ismi kullanılmış. Bülbüle benzese de mockingbird,
bülbül değilmiş. Kitabın içinde mockingbird’e dair birkaç satır var. Diyor ki
Harper Lee; mockingbird hiç kimseye zararı olmayan, söylediği şarkılarla
insanlara mutluluk veren ufacık bir kuş. Kitaptaki Atticus(baba) karakteri çocukları
Jem ve Scout’a sıkı sıkı tembihliyor: bir mockingbird’ü öldürmek en büyük günahlardan
biridir diye.

Harper
Lee, bu romanı 1960 senesinde yazmış. Otobiyografik öğeler taşıdığı söyleniyor.
Yazarın kendisi de Alabamalı ve roman da Alabama’da Maycomb diye bir yerde
geçiyor. Hatta babasının gercek adı Frances Finch Lee’yi kitaptaki baba
karakteri Atticus Finch olarak kullanmaktan da geri kalmamış. Kitap, 1961 yılında
Pulitzer ödülüne layık görülmüş ve hemen bir yıl sonra ise filme alınmış.

Kitap hakkında daha fazla bilgi için:

http://en.wikipedia.org/wiki/To_Kill_a_Mockingbird

Tek kelimeyle bir Amerikan edebiyatı şaheseri… Küçük bir kız çocuğunun gözünden
olaylar o kadar güzel anlatılmış ki, insan daha ilk sayfalarda kendini kitabin
içinde hem de tam ortasında buluveriyor. Yazmadan geçemeyeceğim:
koskocaman bir kalbi olan Boo Radley karakteri kitap boyunca ortalıklarda
görünmese de sanırım beni en çok etkiyenlerden biri…

Bu yazı, ilk defa 02/10/2006 tarihinde
havadansudan.azbuz.com’da yayınlandı.